418

● Tecellî-i sıfat, nefsin fânî olması mu’âmelesini hâsıl eder. 3/75

● Tecellî-i sıfat, sâlik kulların sıfâtını, Allahü teâlânın sıfatlarının zılleri bulmakdır. 3/75

● Tecellîlerde, eğer başka ma’nâlar düşünülürse, tecellî-i sıfât denir. Eğer başka olmıyan ma’nâlar düşünülürse, tecellî-i zât denir. 1/121 [Mektûbât Tercemesi: 168.]

● Tecellî-i zât dâimî olup, anlatılamaz. Zevk ile ve vicdân ile anlaşılır. 1/287.[Mektûbât Tercemesi: 426.]

● Tecellî-i zâtîler, ismlerin ve sıfatların perdesi arkasındadırlar. 3/100

● Tecellî-i zâtî perdesizdir. Ve bî şu’ûri ve hislerin yokluğu [kaybolması] vâki olmaz. 1/287 [Mektûbât Tercemesi: 426.]

● Tecellî-i zâtda nefs, bütün latîfelerden dahâ ileri gider ve bütün latîfelerden ilerlemekde seçilmişdir. 1/234 [Mektûbât Tercemesi: 286.]

● Tecellî-i zâtî zemânında, nefs mutmainne olup, Rabbinden râzı olur. Bu makâmda (Şerh-ı sadr) hâsıl olur. 1/253 [Mektûbât Tercemesi: 316.]

● Tecellî-i zât, Peygamberlerin “aleyhimüsselâm” sonuncusuna mahsûsdur. Ve tufeyl olmak i’tibâriyle [onun yanısıra] başka Peygamberlere ve Ona tâbi’ olmak i’tibâriyle de bu ümmetin Evliyâsına da hâsıl olur. Celîs-i tufeyli ile [meclisinde bulunan ile], hâdim-i tâbi’ [tâbi’ olup, hizmet eden] arasında fark çokdur. Bu vilâyet-i hâssa, diğer Peygamberlerin ümmetlerine nasîb olmamışdır. Bu sebeble bu ümmet, ümmetlerin hayrlısı olup, ve ülemâsı da, Benî İsrâilin Peygamberleri gibi olmuşdur. 1/248[Mektûbât Tercemesi: 305.]

● Tecessüs (birinin işlerini araşdırmak) harâmdır. 1/123

● Tahsîl-i nücûm [nücûm ilmini tahsîl], mantık, hendese, ve hesâb ve emsâli, âhiret için fâideli olsaydı, felsefeciler necât bulurdu [kurtulurdu]. 1/73 [Mektûbât Tercemesi: 111.]

 

Sesli Okuma
DEVAMBİTİR
(1/5) Okuma ayarları →

(2/5) Kitap ve sayfa numarası seçimi

(3/5) Bölümler arasında dinamik geçiş

(4/5) Önceki veya sonraki bölüm ve sayfalar
(5/5) Sesli okuma ve yazı takibi
15 saniye geri alabilme.