418

● Her mertebenin fenâ ve bekâsı, onun dahâ üstüne çıkmağa basamak olur. 4/182.[Kıyâmet ve Âhıret: 376, İslâm Ahlâkı: 559.]

● Nefsin fenâsına başlamak, küçük vilâyetdedir. Nefsin hakîkî fenâsı, büyük vilâyetdedir. 5/97.

● Fenâ ve bekâ, her ne kadar vilâyet-i sugrâda [küçük vilâyetde] da teşekkül ederlerse de, fenânın hakîkati, vilâyet-i kübrâdadır [büyük vilâyetdedir]. 5/97.

● Adem-i hâs’ın adem-i mutlaka [husûsî yokluğun mutlak yokluğa] katılması, bu vilâyetin husûsiyetlerindendir. 6/152.

● Nefsin fenâsının kemâlinden sonra bekâdır. Ve vilâyet-i kübrânın mu’âmeleleri ileridedir. 4/88.

● Kalbin fenâsından sonra, nefsin fenâsı, sonra nefsin itminânı, sonra, islâm-ı hakîkî. 5/5.

● Fenâ ve bekâ ilâhî sırlardandır. Ve zevk ve vicdan ile anlaşılır. İnsanlık [nefs] kayası [dağı] yerinde durdukca, hakîkî fenâ görünmez. Ortaya çıkmaz. Kulluk vazîfesi, kuldan hiçbir vakt sâkıt olmaz. 6/143.

● Fenâ ve bekâdan sonra, iş asla ve aslın aslına bağlanır. Ve cehl ve hayrete düşer. Bu cehl ve hayret, bilinen cehl ve hayret olmayıp, ilm ve ma’rifet üzerine binlerce meziyyeti vardır. [İlm ve ma’rifetden binlerce def’a üstün bir hâldir.] 4/122.

● Fenâ ve bekâ şühûdîdir [görünüşdedir]. Vücûdî [varlıkda] değildir. 4/152.

● Fânî olanın, fenâ hâlinde kendini mahv ve yok olmuş bulmasının sebebi budur ki, kötü sıfatların nefs latîfesinde tam yerleşmesi vardır. Meselâ, benlik ve emr dinlememek ve emr edilenlere itâ’at etmemek ve câhil olduğunu bilmemek gibi ki, emânet olan üstünlüğü kendinden bilip, kendini kâmil ve hayr olmak üzere bilir. Bu sıfatın yokluğu ile, nefsin yokluğu tasavvur edilebilir. 6/137.

Sesli Okuma
DEVAMBİTİR
(1/5) Okuma ayarları →

(2/5) Kitap ve sayfa numarası seçimi

(3/5) Bölümler arasında dinamik geçiş

(4/5) Önceki veya sonraki bölüm ve sayfalar
(5/5) Sesli okuma ve yazı takibi
15 saniye geri alabilme.