418

Eğer az bir çalışmakla tahsîli mümkin olursa ne a’lâ, ne güzel. Ve illâ ardına düşmeyeler. 5/22

● Arz-ı ribâtda [muhârebede] edâ olunan nemâz, ikibin kerre bin (iki milyon) nemâza müâdildir (eşdeğerdir). “Hadîs-i şerîf”. 4/64

● Ervâh ve berzah-ı sugrâ [Rûhlar ve rûhun mahşere kadar kaldığı âlemler] bahsleri ziyâde nâzikdir. Bu bâbda zan ve tahmîn ile konuşmağa cür’et eylemeyeler. Nasslar ile sâbit olanlara kısaca îmân eylemek lâzımdır. Onun tafsîlini Allahü teâlânın ilmine havâle eyleyeler. 4/182 [İslâm Ahlâkı: 559, Kıyâmet ve Âhıret: 376.]

● Ervâh-ı mükemmel [olgun ve üstün kimselerin rûhları], Allahü teâlânın dilemesi ile, cesed şeklinde görünmüş, acâib şeyler yapmışlardır. 4/182 [İslâm Ahlâkı: 559, Kıyâmet ve Âhıret: 376.]

● Ervâhın [rûhların] müşâhedesi kemâl değildir. Kemâl, bâtının mâsivâyı bilmekden ve görmekden kurtulması [unutması]dır. 6/33

● Ez gubâr-ı nâka-i Leylâ ki Mecnûn sâlehâ çeşm ber reh daşt, girdi zin beyâbân ber nehâst. [Mecnûn Leylânın yolunu beklerken, yıllarca çöle bakdı. [Yol gözledi]. Çölden bir toz kalkmadı.] 5/47

● Esbâbın ref’inde [sebeblerin kaldırılmasında], hikmetin yok olması vardır ki, onun zımnında [arkasında] maslahatlar [fâideler] olabilir. 2/62 [Se’âdet-i Ebediyye: 746.]

● Esbâb [sebebler] vardır. Lâkin hakîkî müessir Allahü teâlâdır [Onun fi’lidir]. 4/110

● Esbâba mübâşeret [sebeblere yapışmak] tevekkülü bozmaz. Te’sîri Allahü teâlâdan bilip ve i’timâd Ona olup, sebebleri kat’î olarak ortaya koyalar. Sebeblerden kat’î olarak kurtuluşa çâre yokdur. 4/182 [İslâm Ahlâkı: 559, Kıyâmet ve Âhıret: 376.]

● Esbâb [sebebler] üçdür: Vehmî, terk edilmesi lâzım olan sebebler. Kat’î olarak bilinenlerin yapılması vâcibdir.

Sesli Okuma
DEVAMBİTİR
(1/5) Okuma ayarları →

(2/5) Kitap ve sayfa numarası seçimi

(3/5) Bölümler arasında dinamik geçiş

(4/5) Önceki veya sonraki bölüm ve sayfalar
(5/5) Sesli okuma ve yazı takibi
15 saniye geri alabilme.