418

● Gökdeki melekler, yeryüzünde, Allah için bir araya gelen bir-iki kişinin bulunduğu yere imrenirler. 4/159

● Âfâk ve enfüsün ötesinde zıl yokdur. Asâlet nisbetine başlamak vâkı’ olur. 4/56

● Âfâk ve enfüsde zâhir olan eşyâ, Hak teâlânın varlığına ve kemâl-i kudretine delâlet [işâret] edici âyetlerdir. 6/83.

● Âfâk ve enfüsden geçmek, bir emr-i vicdânîdir ki, kimse ondan geçmedikçe, onun ma’nâsını tâm ma’nâsı ile idrâk edemez. “Tatmıyan bilmez.” 4/205

● Âfâk ve enfüsden temâmen geçip, şü’ûn ve i’tibârâtdan seyr ile zâtın mâhiyyetine resîde olalar [kavuşalar]. 5/131.

● Alın, se’âdet ve şekâvetin açığa çıkdığı yerdir. Kalb, ilmlerin ve sırların mahallidir. 6/238

● Âyine-i bâtınınızı mâh gibi mülâhaza ederim ki [bâtın (kalb) aynanızı ay gibi mülâhaza ederim ki], güneşe tekâbülünde, dolunay gibi [bedr-i kâmil] olmuşdur. 5/7

● İbrâhîm aleyhisselâmı salâtda tahsîs eylemek, [nemâzda teşehhüdde anmak], onun şânına ta’zîm içindir. Ondan sonra gelen her Peygamber, o büyük Peygambere uymakla emr olunmuşdur. 5/53

● İbrâhîm Havvâs, Allahü teâlânın zikrini işitirken, kendinden geçmiş olup, bir hafta sonra, rûhunu teslîm eyledi. 4/18

● Ebû Bekr “radıyallahü anh” ile Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” esrâra müte’allik kelâmı konuşurken, Ömer “radıyallahü anh” geldikde, konuşma üslûbunu ve beyân edilen esrârı değişdirdiler. Osmân “radıyallahü anh” geldikde, aynen üslûbu değişdirdiler. Alî “radıyallahü anh” geldikde başka bir üsûl ile tâbir buyurdular. [Ya’nî yine değişdirdiler.] Bu hâl gösteriyor ki isti’dâtların başka başka olması mukarrer (âşikâr) ve fıtratın tegâyyürü (değişmesi) vâkı’ ve mu’teberdir. 5/59. [Hak Sözün Vesîkaları: 339, Kıyâmet ve Âhıret: 97.]

Sesli Okuma
DEVAMBİTİR
(1/5) Okuma ayarları →

(2/5) Kitap ve sayfa numarası seçimi

(3/5) Bölümler arasında dinamik geçiş

(4/5) Önceki veya sonraki bölüm ve sayfalar
(5/5) Sesli okuma ve yazı takibi
15 saniye geri alabilme.