Bu şeklde, hem Zeydin sûreti hakîkatde aynada değildir. Hem o sûretin aynada meydâna gelmesi vehm ve hayâl bakımından hakîkîdir. Şaşılacak şeydir ki, hakîkatin zıddı olan hayâl ve vehm, burada varlığı hakîkî yapmağa sebeb oluyor. Bir diğer misâl, nokta-i cevvâledir. 2/44. [Se’âdet-i Ebediyye: 943.]
● Yûsüf aleyhisselâmın tâlibleri meyânında, bir yaşlı kadın, [onu satın almak için] ipliğini pazara çıkarmışdı. 1/47. [Mektûbât Tercemesi: 82.]
● Ahî Yûsüf esbahu ve ene emlehu. [Kardeşim Yûsüf benden dahâ sabîh, ben ondan dahâ melîhim.] “Hadîs-i şerîf”. 3/100.
● Yûsüf aleyhisselâmın hilkati [tabî’ati, yaratılışı] ve hüsn [güzellik] ve cemâli [yüz güzelliği], bu dünyâda meydâna gelen hilkat, hüsn ve cemâl cinsinden değildir. Onun cemâli, cemâl-i behiştiyân cinsinden idi. 3/100.
● Yıldızların hayât ve ölümle alâkası yokdur. 2/68. [Se’âdet-i Ebediyye: 398.]
Fırsat ganîmetdir. Ömrün temâmını fâidesiz işlerle telef ve sarf etmemek lâzımdır. Belki temâm ömrü, Hak celle ve alânın rızâsına muvâfık ve mutâbık şeylere sarf etmek lâzım ve lâbüd [lâzım, gerekli] ve vâcib ve lâyıkdır. Beş vakt nemâzlar, ta’dîl-i erkân ile, cem’ıyyet-i bâtın ve cemâ’at ile edâ edilmelidir. Ve teheccüd nemâzlarını elden çıkarmamalı. Seher vaktlerini istigfârsız geçirmemeli. Gaflet uykusuyla hoşlanmamalı, huzûz-ı âcile [dünyâ zevkleri] ile magrûr olmamalı [aldanmamalı]; tezekkür-i mevt [ölümü düşünmeli], ahvâl-i âhıreti [âhıret ahvâlini] göz önünde bulundurmalı. Umûr-ı gayr-i meşrû’a-yı dünyeviyyeden i’râz [harâm olan dünyâ işlerinden yüz çevirip], bâkî kalan âhıret işlerine ikbâl etmek lâzımdır. Lâzım ve zarûrî olan, dünyâ ma’îşeti işleri ile meşgûl olup, sâir vaktleri, âhıreti i’mâr etmekle meşgûl olmalı.