● Mübtedî önünde perdeler vardır. Müntehîde perdeler kalkmışdır. 1/99. [Mektûbât Tercemesi: 148.]
● Müteşâbihâtın te’vîlinin açıklanması mürselîne [kendisine kitâb gönderilen Peygamberlere] mahsûsdur. 2/54.
● Kur’ân-ı kerîmin müteşâbihâtında emniyyetli yol budur ki, ona îmân edip ve ma’nâsını Hak sübhânehûya bırakalım. Allahü teâlânın öyle sırlarıdır ki, kulları içinde, seçilmişlerin seçilmişlerine açıklamış, rumûz ve işâret ile, diğerlerinden [uygun olmıyanlardan] örtmüş [gizlemiş]dir. Her kime ki, bu mu’ammânın sırrı açıldı ise, açıklanmasına cesâret eylememişdir. 1/310. [Mektûbât Tercemesi: 495.]
● Mutasavvıf câhiller [ham sofular], sapıklar, kendilerini ahkâm-ı islâmiyyenin mükellefiyyâtından kurtulmuş sanırlar. Ahkâm-ı islâmiyye başkaları için [câhiller için]dir derler. 1/273. [Mektûbât Tercemesi: 398.]
● Mütenâfî, ya’nî zıd olan iki şeyin bir arada bulunmaması, aynı zemânda bir arada bulunamazlar demekdir. 1/222. [Mektûbât Tercemesi: 274.]
● Mücâhid buyurdu ki, sabâh ve akşam tevbe etmiyen kimse, zâlimlerdendir. 2/66.[Se’âdet-i Ebediyye: 97.]
● Müctehidi taklîd eden mukallidler, hatâsında dahî sevâba nâil olurlar. Keşf ehlinin hatâsı afv olunur ise de, bunlara uyanlar afv olunmaz. 1/272. [Mektûbât Tercemesi: 387.]
● Büyük müctehidler, Resûlullaha “sallallahü aleyhi ve sellem” yakın zemânda oldukları ve ilmleri ve takvâları ve vera’ları çok olduğu için, hadîs-i şerîfleri biz câhillerden [uzak düşmüşlerden] dahâ iyi bilirler, anlarlar. Ve onların sahîh oluşunu ve gayri sahîh oluşunu, nesh edilip-edilmediğini bizden dahâ iyi bilirler. 1/312.[Mektûbât Tercemesi: 498.]
● Müctehidin, ictihâd edilecek konularda, diğer müctehidleri ve Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” ictihâd ve re’yini taklîd etmesi yasakdır. 2/55. [Kıyâmet ve Âhıret: 182.]
● Müctehidlerin hatâsına dahî sevâb vardır.