415

Seyyid Abdüllah vefât edince, Seyyid Tâhâ, (Nehrî) kasabasına gelip kırk sene talebe yetişdirdi. Âşıklar, her tarafdan, pervâne gibi, ışık kaynağının etrâfına toplanıyordu. Nehrîdeki babadan kalma küçük evinde ibâdetlerini yapar. Diğer zemânlarında, mescidde aklî ve naklî ilmleri öğretmeğe ve islâmın güzel ahlâkını yaymağa çalışırdı. Ağalarla, beğlerle ve siyâset adamları ile görüşmez, huzûrunda siyâsetden ve dünyâ işlerinden konuşulmazdı. Her gün (Mektûbât) kitâbını okur. Bu kitâbdaki, (herkese iyilik etmek, yapılan kötülüklere sabr edip, karşılık yapmamak, hattâ iyilikle karşılamak, büyüklere, hükûmete hurmet ve yardım etmek) gibi nasîhatları gönüllere aşılardı. Binikiyüz seneden beri gelip geçmiş hocalarının hepsi de, bu güzel islâm ahlâkını bildirmişler, hepsi devlete, kanûnlara saygılı olmuşlardır. İçlerinden hiçbirisinin hükûmete isyân etdiği işitilmemiş, târîhlerde böyle çirkin bir hâdiseleri görülmemişdir. Bu ilm ve güzel ahlâk kaynaklarından uzak kalan dere beğlerinin, dünyâya, şöhrete düşkün kimselerin, hükûmetlere karşı ısyânlarını ve ölümlerinden sonra başkalarının câhilce, taşkınca, ahmakca davranışlarını, ba’zı muhâlifleri ve hasedcileri, bu mubârek zâtlara da bulaşdırmak istemişler, hattâ bir kısmını zındanlara düşürmüşler ise de, kanûnlar ve adâlet karşısında, hepsinin ma’sûm, günâhsız oldukları anlaşılıp, serbest bırakılmışlar, kendilerinden afv ve özr dilenerek, büyük ikrâmlar, mükâfâtlar yapılarak, mubârek kalbleri ve teveccühleri kazanılmağa çalışılmışdır. Târîh ve menâkıb kitâblarında çok görülen böyle iftirâ okları, Seyyid Tâhâ hazretlerine de saplanmak istenmiş, hayâlî, çirkin iftirâlar uydurarak, bu ilm, ahlâk güneşini de lekelemeğe çalışan, zevâllı bedbahtlar zuhûr etmişdir. Fekat, güneş balçıkla sıvanamayacağı için, bu fazîlet güneşini gören, anlıyan uyanık ve bahtiyâr kimseler, böyle iftirâlara aldanmayıp, kendisine âşık ve hayrân olmakda, mubârek kalbinden saçılan nûrlarla aydınlanarak, râhata, huzûra ve sonsuz se’âdete kavuşmakda, vatana, millete ve devlete fâideli birer cevher olmakdadırlar. Seyyid Abdülhakîm efendinin babasının dedesi olan seyyid Muhammed, o zemân Vandan gelip, bu kaynakdan feyz almışdı. Seyyid Tâhâ, Vanı teşrîf edince, seyyid Muhammedin evinde müsâfir olurdu. Seyyid Muhammedin birâderi Lutfînin oğlu Sıbgatullah efendi de, Hîzandan Vana gelince, seyyid Tâhâya intisâb etdi. Hîzana babasının yanına gidip, meşhûr oldu. Yüzlerce talebesi ile, her yıl Nehriye ziyârete giderdi. Bir yıl, amcası molla Abdülhamîd efendinin mahdûmu, seyyid Fehîmi, pek genç yaşında iken berâber götürdü. Seyyid Fehîm, bir gece, müsâfir kaldıkları ev sâhibine, Hakkârî vâlîsinin nasıl olduğunu sorar. O da, gece gündüz serhoş olduğunu söyleyince, vâlîsi serhoş olan bir memleketde nasıl durabileceklerini sabâha kadar düşünür.

Sesli Okuma
DEVAMBİTİR
(1/5) Okuma ayarları →

(2/5) Kitap ve sayfa numarası seçimi

(3/5) Bölümler arasında dinamik geçiş

(4/5) Önceki veya sonraki bölüm ve sayfalar
(5/5) Sesli okuma ve yazı takibi
15 saniye geri alabilme.