415

Şerefiniz ne kadar büyükdür ki, Allahü teâlâ, Kur’ân-ı kerîmde sizleri selâmlıyor).

Ehl-i beyti sevmek, her mü’mine farzdır. Son nefesde îmân ile gitmeğe sebeb olur. Aklı az olan, iyi düşünemiyen ba’zı kimseler, burada yanılıyor. Sevmek için sevgilinin düşmanlarını sevmemek lâzımdır diyorlar. İctihâdları îcâbı olarak Ehl-i beyt ile muhârebe etmiş olan Âişe-i Sıddîkayı ve Mu’âviyeyi ve Talhayı ve Zübeyri “radıyallahü anhüm”, Ehl-i beyte düşman sanarak, bu büyük insanlara düşmanlık ediyorlar. Böylece doğru yoldan ayrılıyorlar. Hâlbuki, âyet-i kerîmelerden ve hadîs-i şerîflerden anlaşılıyor ki, Eshâb-ı kirâm ile Ehl-i beyt arasındaki o muhârebeler, dünyâ hırsından, mevkı’ ve şöhret sevgisinden değil idi. İctihâd ayrılığından idi. Muhârebe etmek için değil, anlaşmak için karşı karşıya gelmişlerdi. Abdüllah bin Sebe’ yehûdîsinin ve arkadaşlarının hiylesi ile harbe yol açılmışdı. Eshâb-ı kirâmın hepsi, Ehl-i beyti seviyordu “radıyallahü teâlâ anhüm ecma’în”. Buna inanmıyanlar, ya’nî Eshâb-ı kirâmı Ehl-i beyte düşman zan edenler, âyet-i kerîmelere ve hadîs-i şerîflere inanmamış olur. Âyet-i kerîme ve hadîs-i şerîfler gösteriyor ki, Eshâb-ı kirâm, Ehl-i beytin sevgisini, îmânlarının sermâyesi edinmişlerdi.

Hazret-i Mu’âviye “radıyallahü anh”, Peygamber efendimizin “sallallahü aleyhi ve sellem” huzûrunda yazı yazardı. Ebû Nu’aym diyor ki, Mu’âviye “radıyallahü anh”, Server-i âlemin “sallallahü aleyhi ve sellem” kâtiblerinden idi. Yazısı güzel idi. Fasîh, halîm, vakûr idi. Zeyd ibni Sâbit “radıyallahü anh” diyor ki, Mu’âviye “radıyallahü anh” Cebrâîlin getirdiği vahyi ve Peygamber efendimizin “sallallahü aleyhi ve sellem” mektûblarını yazardı. Şu hâlde, Fahr-i âlemin “sallallahü aleyhi ve sellem” emniyyetlisi idi. Bu yüksek rütbe, derecesinin ne kadar yukarı olduğunu göstermiyor mu? Bu büyük zâta dil uzatanlar, kötüleyenler, Server-i âlemin “sallallahü aleyhi ve sellem” Kur’ân-ı kerîmi yazmakda emniyyet etdiğine dil uzatmış olmuyor mu? Sonradan ahlâkı bozuldu, fenâ oldu derlerse, bu dahâ büyük bir küstahlık ve cinâyet olur. Zîrâ, Server-i âlem “sallallahü aleyhi ve sellem” ilm-i ledün sultânı iken ve olmuş, olacak herşeyi bildiği hâlde, vahy kâtibinin ileride hıyânet edeceğini bilmemesi nasıl kâbil olabilir?

Abdüllah ibni Mubârekin ilminin derecesini bilmiyen bir müslimân yokdur. Din imâmı idi. Her ilmde ileri idi. Aklî ve naklî ilmleri, câmi’ idi. Fıkh, edeb, nahv, lügat, fesâhat, belâgat, şecâ’at, fürûsiyyet, sehâ ve kerem sâhibi idi. Gece nemâzlarını kılardı. Çok kerre hacca gitmiş, din düşmanlarına karşı gazâlarda bulunmuşdu.

Sesli Okuma
DEVAMBİTİR
(1/5) Okuma ayarları →

(2/5) Kitap ve sayfa numarası seçimi

(3/5) Bölümler arasında dinamik geçiş

(4/5) Önceki veya sonraki bölüm ve sayfalar
(5/5) Sesli okuma ve yazı takibi
15 saniye geri alabilme.