Mûsâ aleyhisselâmın şerî’atinde kısâs îcâb eden bir kimseden diyet almak ve afv etmek yokdu. Diyet almak karşılığında kısâsdan vazgeçmek, müslimânlar için bir hafîflik ve bir ni’metdir.
Papaz, kısâs husûsunda, Kur’ân-ı kerîmdeki kolaylığı gizlemekdedir. Evvelâ, şunu bildirelim ki, kâtil veyâ kâtilin akrabâsı ile düşmanlık ve mukâtele etmek isteyen maktûlün yakınlarına, bu âyet-i kerîmede, açık bir nehy ve tehdîd-i ilâhî vardır. Papaz hîle ile maktûlün vârisi ve yakınları hakkında olan âyet-i kerîmeden, yalnız işine gelen kısmını yazıp, başını ve sonunu yazmamışdır. Hıristiyanların ekserîsi İncîllerden haberdâr olmadıkları gibi, müslimânları da, kendi dinlerini bilmiyorlar zan ederek, bu hîleye baş vurmuşlardır. İsrâ sûresinin otuzüçüncü âyetinde meâlen:([Îmân sâhiblerinden ve zimmîlerden] hiç kimseyi, haklı bir sebeb olmadıkca öldürmeyin. Bunu, Allahü teâlâ size harâm etdi. Kim mazlûm olarak öldürülürse, biz o öldürülen kimsenin velîsi olan vârisine [dînin ahkâmının yapılması için]bir kuvvet ve salâhiyyet veririz. [Dilerse, kâtil kısâsen, katl olunur veyâ velî diyetini alarak afv eder. İkisi arasında tercîh hakkı vardır.] Fekat o velî veyâ vâris, Allahü teâlânın bu müsâadesi ile yardım olunduğundan kısâs yapma işinde ileri gitmesin) buyurulmuşdur. Bu âyet-i kerîmede, maktûlün velîsinin veyâ vârisinin, kısâs işinde ileri gitmemeleri tenbîh edilerek, afv cihetine gidilmesi tavsiye edilmişdir. Vârise veyâ velîye verilen kudret, kâtil aleyhinde da’va açmak veyâ diyet karşılığında kısâsdan vaz geçdiğini hâkime bildirmek arasında, serbest olmasıdır. Fekat, Arnavutluk, Çerkezistan ve ba’zı arab kabîleleri gibi, Kur’ân-ı kerîmin ahkâmından habersiz kavmler içerisinde, dîn-i islâmın emrleri hilâfına vukû’ bulan kan da’vâları ve bir çok kimseleri öldürmeleri, bu âyet-i kerîmeye isnâd olunamaz. Bu şeklde, haksız yere kan dökmek, vahşî kabîlelerin eski âdetleridir.
Kur’ân-ı kerîmde emr edilen kısâs ve onu afv etmenin aslı budur. Dört İncîlde kısâs hükmü olmayıp, sâdece kötülük yapanı afv etmek olduğundan, bunlara göre, her kâtili, her hırsızı, her cânîyi afv etmek lâzımdır. Böyle bir kanûn ile, bir cem’iyyetde medenîce yaşamak mümkin ise, buna hiçbir sözümüz yokdur. Fekat, bu emrin tatbîk edildiği bir hıristiyan memleketi görmediğimiz için, sâdece papazların boş ve fâidesiz sözlerine kulak veremeyiz.
Tevrâtda zikr edilen âyete gelince, yalnız katl husûsunda değil, her cinâyetde Tevrâtın hükmü islâm dîninin hükmüne, uygundur. En’âm sûresinin yüzaltmışdördüncü âyetinde meâlen: (Hiç bir günâhkâr, başkasının günâhını yüklenmez) buyurulmuşdur. A’râf sûresinin yüzyetmiş dokuzuncu âyetinde meâlen: