1249

Gözlerini yumar, ya’nî kaparlardı. Çünki göz, kalbin kılavuzu gibidir. Göz ne ile meşgûl olur ise, kalb de onunla meşgûl olur. [Bütün his organları da böyledir.] Bunun için, duygu organlarının hiçbiri birşey duymamalıdır. Hiçbir uzvunu oynatmazlardı. Dudaklar birbirine yapışırdı. Dil damağa değer, (Allah) kelimesini, hayâli ile, düşünerek, o (nûrdan kuvvet) üzerinden geçirir. Hayâl ile, zevk, şevk, saygı ile, (Onun gibi, hiçbirşey yokdur) âyet-i kerîmesine uyarak, hiçbirşeye benzemiyen bir zâtın ismi olan Allah, Allah, Allah derlerdi. Söylerken, hiçbir sıfatını düşünmez. Hattâ hâzır ve nâzır olduğunu bile hâtırlamazlardı. Tesbîhi alıp, sağ elinin baş parmağı ile Allah, Allah diyerek, tesbîh dânelerini atar. Kalbine bir düşünce gelmemesi için uygun göreceği gibi çabuk veyâ ağır ağır zikr ederlerdi. Zikrin, kalbin yakınında olması lâzımdır. Zikr günde, en az beşbindir. Ramezân-ı şerîfde onbeşbin, başka aylarda yedibin, mümkinse her zemân onbeşbin olurdu. Zikr, bu kadar anlatılabilir. Yapınca anlaşılır. İyi yapmak çok yapmakla olur. (Ölüm gelmeden önce zikr et! Çünki, kalbin temizliği zikr ile olur. Allahü teâlânın zikrinden başka, her ne olursa olsun, can çıkarmakdır) sözü meşhûrdur.

Tesavvuf bilgilerinin mütehassısları, (Zikr etmekle kalb temizlenir. Zikr etmekle, Allahın sevgisi elde edilir. Zikr etmekle, ibâdetin tadı duyulur. Zikr etmekle, îmân kuvvetlenir. Zikr etmekle, nemâz kılmak hevesi artar. Zikr etmekle, ahkâm-ı islâmiyye kolaylıkla yapılır. Zikr etmekle, taklîdcilikden kurtulup, vicdânîliğe kavuşulur. Kur’ân-ı kerîmdeki (Allahü teâlâyı çok zikr ediniz!) emri bunu göstermekdedir) derlerdi. [Zikrin nasıl yapılacağı, Muhammed Ma’sûm hazretlerinin, cild 2, 113.cü mektûbunda yazılıdır. Bu mektûbun tercemesi, (Kıyâmet ve Âhıret) kitâbı 165.ci sahîfede vardır.]

Tesavvuf yolunda ilerlemek için, önce tevbe, sonra istihâre yapılırdı. Tevbe yapmak için kısaca, (Yâ Rabbî! Bulûğum ânından şimdiye kadar yapdığım günâhlara pişmân oldum. Şimdiden sonra da, inşâallahü teâlâ hiç günâh işlememeğe söz veriyorum) denir. Günâhlar ayrı ayrı sayılmaz. Sonra gusl abdesti alınır. Guslden sonra, o gece (İstihâreye niyyet etdim) diyerek iki rek’at nemâz kılıp, yatılırdı. Birinci rek’atde (Kâfirûn), ikinci rek’atde (İhlâs) sûresi okunurdu. Hergün, böyle zikr ederlerdi. Tevfîk Hak teâlâdandır derlerdi.

İmâm-ı Birgivînin (Kırk hadîs)i, yirmibirinci hadîsine göre, her mü’minin istihâre yapması sünnetdir. İbni Âbidînde diyor ki, (İstihâre nemâzından sonra şu düâ okunur: Allahümme innî estehîrüke bi-ilmike ve estakdirüke bi-kudretike ve es’elüke min fadlikel’azîm fe inneke takdiru ve lâ akdiru ve ta’lemü velâ a’lemü ve ente allâmül-guyûb). Yedi gece böyle istihâre yapılır. Sonra, kalbe gelen şey yapılır. İstihâreden sonra, abdestli olarak, kıbleye dönüp yatılır. Rü’yâda beyâz veyâ yeşil görmek hayra alâmetdir. Siyâh veyâ kırmızı görmek şerre alâmetdir denildi. İstihâre nemâzını başkasına kıldırmak sünnet değildir. İstihâre yapmasını öğrenmeli, bu sünneti kendisi îfâ etmelidir. Bedenle yapılan ibâdetleri başkasına yapdırmak câiz değildir.

31 Mayıs 1339 [1923]                                            Zil-ka’de 1341

Esseyyid Abdülhakîm

Resûlullahın vârisi, müceddid-i elf-i sânî,
İlm-i zâhirde müctehid, tesavvufda Veysel Karânî.

Dîni yaydı yeryüzüne, nûrlar saçdı her mü’mine,
Uyandırdı gâfilleri, yüce imâm-ı Rabbânî.

İyi bildi ilm-i hâli, şer’a uygundu her hâli,
Küfr sarmışken cihânı, oldu Ebû Bekr misâli.

Sohbetinden feyz aldılar, hem kumandan, hem de vâlî,
Ömer Fârûk soyundandır, buna şâhid oldu adlî.

Sesli Okuma
DEVAMBİTİR
(1/5) Okuma ayarları →

(2/5) Kitap ve sayfa numarası seçimi

(3/5) Bölümler arasında dinamik geçiş

(4/5) Önceki veya sonraki bölüm ve sayfalar
(5/5) Sesli okuma ve yazı takibi
15 saniye geri alabilme.