593

Bu, verilen doğru bir sözdür) buyuruldu. Rivâyet olunmuşdur ki, bu âyet-i kerîme Ebû Bekr “radıyallahü teâlâ anh” hakkında nâzil olmuşdur. Zîrâ Ebû Bekrden “radıyallahü teâlâ anh” başka, muhâcirden ve ensârdan kendisi ve babası ve anası ve zevcesi ve evlâdı islâm nûru ile nûrlanan yokdur.

Kırkbirinci Menâkıb: (Mesâbîh-i şerîf)de, Ebû Bekrin “radıyallahü teâlâ anh” menâkıbı bâbında, sahîh hadîs-i şerîflerde, hazret-i Âişeden “radıyallahü teâlâ anhâ” rivâyet olunmuşdur. Hazret-i Fahr-i kâinât “sallallahü aleyhi ve sellem”, son hastalığında bana hitâben buyurdular ki, yâ Âişe, benim yanıma, baban Ebû Bekri ve kardeşin Abdürrahmânı da’vet eyle. Tâ ki, ben bir vasıyyet yazdırayım. Zîrâ, benden sonra, bir kimse çıkıp, söylemeye ki, ben halîfe olayım. Hâlbuki, Hak Sübhânehü ve teâlâ ve mü’minler, Ebû Bekrden gayrisinin hilâfetini istemezler.

Kırkikinci Menâkıb: Ebûl’muîn el-Nesefî “rahimehullahü teâlâ”, (Temhîd-i akâid) adlı risâlesinde imâmet bahsinde beyân etmişdir ki, imâmet, nass ile sâbit olunmamışdır. [Ya’nî âyet-i kerîme ve hadîs-i şerîf ile bildirilmemişdir.] Hazret-i Alîye “kerremallahü vecheh” ve evlâdı kirâmlarına, râfizîlerin söylediklerinin aksine, nas olmadığına delîl şudur ki, eğer açıkca delîl olsa, sahâbe-i güzîn hazretleri, ona ittifâk ederlerdi. Onların ittifâkları tâbi’îne, tâbi’înden de, tebe-i tâbi’îne, onlardan da sâlihine “rahmetullahi teâlâ aleyhim ecma’în”, dahâ sonrakilere hattâ bize ulaşırdı. Alîyül mürtedâ hazretlerine ve evlâd-ı kirâmına imâmetin geçişi ile alâkalı bir haber yokdur ki, Onlar o haberin naklini gizli tutmuş olsunlar ve eksik bildirmiş olsunlar. Görülmezmi ki, Eshâb-ı kirâm bize, naslardan ahkâm istinbâtı ve ahkâm-ı islâmiyyeden bir cüz’ü naklde eksik bildirmeyip, aynen nakl etmişlerdir. Bu imâmlığı gizledikleri düşünülemez. Bunun üzerine o eserde bildirilir ki, hazret-i Server-i Enbiyâ “sallallahü aleyhi ve sellem” fânî dünyâdan ayrıldıkları zemân, sahâbe-i kirâm hazretleri Benî Sâidenin sofasında toplanıp, buyurdular ki, (biz işitdik ki, Fahr-i kâinât “sallallahü aleyhi ve sellem” hazretleri buyurdu ki, (Bir kimse ölse, hâlbuki zemânının imâmını bilmese, onun ölümü câhiliyye devrindeki ölüm gibidir.) O hâlde, bizim üzerimizden bir gün imâmsız geçmesi câiz olmaz. İmâmdan murâd halîfedir. Onun için, kendi zemânında mevcûd olan imâmı bilmemek büyük günâhdır. Zîrâ, dînin ahkâmından ba’zı şeylerin câiz olması imâm ile [halîfe ile] olur.

Sesli Okuma
DEVAMBİTİR
(1/5) Okuma ayarları →

(2/5) Kitap ve sayfa numarası seçimi

(3/5) Bölümler arasında dinamik geçiş

(4/5) Önceki veya sonraki bölüm ve sayfalar
(5/5) Sesli okuma ve yazı takibi
15 saniye geri alabilme.