– L –
● Öğünülecek [kıymetli] elbisenin kullanılması, tâm fenâ ile müşerref olmuş sâlikde, bâtının ameline mâni’ değildir. Fekat, devâmlı huzûra kavuşmamış olan sâlikde, mâni’ olabilir. Fekat, mutlaka mâni’ olur demek mümkin değildir. 5/106. [Kıyâmet ve Âhıret: 101.]
● Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” elbisesi, çok çeşidli idi. Güzel (süslü) elbise dahî giyer idi. Ve yünden elbise dahî kullanır idi. Giyimde zorlama, âdet-i şerîfleri değil idi. Hâzır olanı kabûl buyururdu. 5/51.
● Âl-i İmrân sûresinin 186.ci âyeti (Le tüble vünne fî……..) ile başlıyor. (Burada, siz imtihân edilirsiniz. Emvâliniz [mallar] noksan olur ve nefsleriniz [canlarınız] gider. Ve kendilerine sizlerden evvel kitâb gelenlerden ve müşriklerden, çok eziyyet verici sözler işitirsiniz. Sabr ederseniz ve kendinizi harâmdan korursanız, muhakkak biliniz ki bu ikisi, îmânın alâmetidir) buyuruyor. 5/42. [Hak Sözün Vesîkaları: 339.]
● Dünyevî ni’metlerin ve lezzetlerin ilâcı, ahkâm-ı islâmiyyenin yerine getirilmesine ve ilâhî emr ve yasaklara tâbi’ olmağa bağlıdır. 4/49. [Hak Sözün Vesîkaları: 327.]
● Kavuşma lezzeti [Allahü teâlâya], Cennet ni’metlerinin lezzetlerinden dahâ çokdur. Ve kavuşmamanın elemleri, Cehennem azâbından dahâ şiddetlidir. 4/211.
● Dilin sâlih olması, din ve dünyânın islâhını ihtivâ etmekdedir. [Dili islâh olmuş ise, din ve dünyâsı islâh olur.] 6/67.
● Âlem-i emr latîfelerinin başlangıcı kalbdendir. Ve kalbin üstü rûh, rûhun üstü sır, sırrın üstü hafî, hafînin üstü ahfâdır. Kalb, âlem-i halk ile âlem-i emr arasında geçiddir. 6/5.
● Beş latîfenin her biri âlemdir ki, âlem-i halkdan kat kat fazladırlar. Sâlik bu beş latîfeyi geçip, fenâ ile hakîkatlenir [fenâya kavuşur]. Sonra ilâhî kemâlâta başlar ki, bekâ makâmıdır. 5/134.