● Toprağa secde eylemek, Hak sübhânehuya çok mahbûbdur [sevgilidir]. 5/154.
● Tavr-ı aklın verâsı [aklın ötesi, akl sâhasının ötesi] öyle bir sâhadır ki, orada kalb yolu ile keşf ve müşâhede olunan ba’zı şeyler anlaşılır ki, akl onun idrâkinden âcizdir. Hislerin, aklın idrâk etdiği şeylerden âciz olması gibidir. “Mevlânâ Câmî”. 4/230.[Se’âdet-i Ebediyye: 959.]
● Tûfândan sonra gelen ulül’azm Peygamberlerin evveli İbrâhîm aleyhisselâmdır. 4/113.
● Tûfândan sonra, ilk biten ağaç zeytindir. 4/111.
– Z –
● Zâlim zulmünü mazlûmdan kaldırmadıkça, özrü kabûl olmaz. “Hadîs-i şerîf” 4/29.[Se’âdet-i Ebediyye: 89.]
● Zâlimin zulmünü kaldırmaya gücü yetmiyen, oradan hicret etmelidir. “Hadîs-i şerîf.” 4/29. [Se’âdet-i Ebediyye: 89.]
● Zâlim sultân yanında adâleti söylemek, cihâdların en efdalidir. 4/29. [Se’âdet-i Ebediyye: 89.]
● Zâhir ve bâtın, iki nev’dirler. İnsanların bildiği zâhir, âlem-i halk, bâtın âlem-i emrdir. İkinci taksimdeki, bâtına nisbet ile on latîfe, zâhir hükmünde kalır. 4/154.
● Zâhirin bâtına nisbeti, âşıkın ma’şûka nisbeti gibidir. 4/215.
● Zâhirin ahkâm-ı islâmiyyeye uymasına ve bâtının ma’rifet nûrları ile zînetlenmesine gayret edeler. 6/75.
● Zâhirde [dış görünüş olarak] mübtedî ve müntehî müsâvîdir [eşitdir]. 4/179.
● Zâhirin ahkâm-ı islâmiyyeye uygun yaşaması, bâtındaki yakınlığın te’sîridir. Bu te’sîr şart değildir. 4/109.
● Zâhirin [dışın, kalıbın] ta’mîri, bâtının tahrîbine sebebdir. Aksi de böyledir. 4/155.