Her şey bu fi’lin eserleridir, Hak teâlânın fi’lleri değildirler. 1/266. [Mektûbât Tercemesi: 350.]
● Fıkhın kurucusu Ebû Hanîfedir. Ve fıkhın dörtde üçünü o ictihâd etmişdir. 2/55.[Kıyâmet ve Âhıret: 182.]
● Felsefeciler, tıb ve astronomi ilmini Peygamberlerin kitâblarından çaldılar. 3/23.[Fâideli Bilgiler: 454.]
● Yunan felsefecileri, dünyâdaki insanların en câhilidir. 3/23. [Fâideli Bilgiler: 454.]
● Felsefecilerin kısa [hatâlı] görüşleri, yalnız madde âlemini görmekdedir. Ve nefsi, aklı, ma’nevî âlemden saymışlardır. 1/34. [Mektûbât Tercemesi: 60.]
● Yunan felsefecilerinin önce gelenleri, akl ile hareket edenlerden iken, Allahü teâlânın varlığını anlıyamadılar. Kâinâtın varlığını, kendi kendine var dediler. Felsefecilerin sonra gelenleri, Peygamberlerin nûrlarının bereketi ile Allahü teâlânın varlığına inandılar. Allahü teâlânın birliğini isbât eylediler. 3/23. [Fâideli Bilgiler: 454.]
● Felsefeciler, göklerin ve yıldızların sonradan yok olmasını kabûl etmezler, ebedîdir, derler. Ba’zı müslimânlar, onları müslimân sanır. Hâlbuki islâm ahkâmından ba’zısını yapsalar dahî, bunlar kâfirdir. 3/23. [Fâideli Bilgiler: 454.]
● Felsefecilerin ilmini kabûl eylemek, Enbiyâyı inkâr eylemekdir. 3/23. [Fâideli Bilgiler: 454.]
● Fenâ, sâlikin yetişdiricisi olan isme kavuşup, orada yok olmasıdır ki, vilâyetin ilk basamağıdır. 1/287. [Mektûbât Tercemesi: 426.]
● Kalbin fenâsı, kalbin mâsivâdan tam kesilmesi ve mâsivâyı unutmasıdır ki, zor ile hâtırına soksalar, hâtırlayamaz. Bu fenâ, kalbin zikrinin netîcesidir. 2/83.
● Fenâ, mâ-sivânın [Allahü teâlânın gayrisinin] unutulmasından ibâretdir. Ve mâsivâ iki kısmdır: Biri âfâk ve biri enfüsdür. Âfâkın unutulması, ilm-i husûlînin yok olmasıdır.