384

Bunun için hadîs-i şerîfde, (İnsan, dünyâya gelmeden önce Sa’îddir, iyidir. Yâhud şakîdir, kötüdür) buyuruldu. İnsana sa’îd olmasında, iyi işlerinin te’sîri bulunması, görünüşdedir. Hakîkatde böyle değildir. Bunun içindir ki, hadîs-i şerîfde, (Bir kimse, Cehenneme götürücü kötü işleri yapar. Cehenneme yaklaşır. Ümm-ül kitâbda, ya’nî ilm-i ilâhîde sa’îd ise, son günlerinde Cennete götürücü bir iş yaparak Cennete gider) buyuruldu. Amel, insanı Cennete götürmez. Cennete gitmeğe sebeb olur. Bunun içindir ki, hadîs-i şerîfde, (Hiç kimse iyilikleri ile, ibâdetleri ile Cennete girmez) buyuruldu. Senin için de böyle midir? Yâ Resûlallah! dediklerinde, (Benim için de böyledir. Ancak Allahü teâlânın merhameti ile, ihsânı ile kurtulurum) buyurdu. İyi işler, ibâdetler yapan, elbet Cennete gider denilemez. Ezelde sa’îd yazılmış olan elbet Cennete gider denilir. Se’âdet ve şekâvet, insanların işlerine değil, kendisine göredir. Allahü teâlânın, Muhammed aleyhisselâmı, insanlar arasından seçmesi ve Onu bütün Peygamberlerinden üstün yapması, mubârek zâtı içindir, kendisi içindir. Bunu her mü’min bilmekdedir. Resûllerin, Nebîlerin, Velîlerin üstünlükleri de, hep böyledir. Mevkı’, mertebe ve her yükseklik zâta tâbi’dir. Zât, mevkı’e tâbi’ değildir. [Meselâ, insan pâşa olduğu için kıymetlidir, denilmez. Kıymetli olduğu için, pâşa olmuşdur denir.] Vehhâbîlerin, madde, cism ve zât, sebeb olamaz sözlerinin yanlış olduğu anlaşıldı. Âyet-i kerîmeler ve hadîs-i şerîfler ve Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” sünnet-i seniyyesi, onların yanlış ve bozuk yolda olduğunu göstermekdedir.

Hadîs-i şerîfde, (Toprağımızın ve birimizin tükrüğünün bereketi ile ve Rabbimizin izni ile hastamız şifâ bulur) buyuruldu. Bir kimse temiz toprağı, temiz tükrüğü ile karışdırıp, hastaya ilâc yaparsa, Allahü teâlâ şifâ ihsân eder. Toprak ve tükrük ve eczâcının te’sîri belli olan ilâcları, hep maddedir, cismdir, ya’nî zâtdırlar. Bunların mevkı’i, rütbesi ve şefâ’ati düşünülemez. İmâm-ı Müslim Şâfi’înin “rahmetullahi aleyh” (Sahîh-i Müslim) kitâbındaki hadîs-i sahîhde buyuruldu ki, (Zemzem suyu, içenin niyyetine göre fâide verir). Zemzem suyu, dünyâ ve âhıretin herhangi bir fâidesi için niyyet ederek içilirse, istenilen fâide hâsıl olur. Böyle olduğu çok görülmüşdür. Zemzem suyu, zâtdır, maddedir. Şifâ, fâide vermek için, rütbesi ile te’sîr etmesi, yâhud düâ ve şefâ’at etmesi düşünülemez.

Sahîh olan hadîs-i şerîfde ve bütün fıkh âlimlerinin sözbirliği ile bildirdikleri gibi, Kâ’be kapısı ile (Hacer-ül-esved) taşının arasındaki tavâf yerine (Mültezem) denir. Bir kimse, burada karnını Kâ’be dıvarına değdirip, (Mültezem)i vesîle ederek, Allahü teâlâya yalvarırsa, Allahü teâlâ onu zarardan, kusûrdan korur.

Sesli Okuma
DEVAMBİTİR
(1/5) Okuma ayarları →

(2/5) Kitap ve sayfa numarası seçimi

(3/5) Bölümler arasında dinamik geçiş

(4/5) Önceki veya sonraki bölüm ve sayfalar
(5/5) Sesli okuma ve yazı takibi
15 saniye geri alabilme.