Secde-i sehvi bile bile yapmıyan veyâ nemâzın vâciblerinden birini, meselâ Fâtiha okumağı, bilerek terk eden kimsenin, o nemâzı tekrâr kılması vâcib olur. Tekrâr kılmazsa, fâsık olur. Cum’a ve bayram nemâzlarında, imâmın secde-i sehvi yapmaması iyi olur.
Secde-i sehv yapmak için, bir tarafa selâm verdikden sonra, iki secde yapıp oturur ve nemâzı temâmlar. İki tarafa selâm verdikden sonra veyâ hiç selâm vermeden de, secde-i sehv yapmak câizdir.
Bir kimse, kaç rek’at kıldığını unutsa, bu şaşırması, ilk olarak başına geldi ise, selâm verip nemâzı tekrâr kılmalıdır. Şaşırmak âdeti ise, düşünüp, çok zan etdiğine göre kılar. Kuvvetli zan edemezse, az kıldığını kabûl ederek temâmlar. Nemâzı kıldığında şübhe eden kimse, vakt çıkmadı ise, tekrâr kılar. Çıkdı ise kılmaz.
Kaç rek’at kıldığını şaşırıp, nemâz içinde düşünmesi, sonraki rüknün veyâ vâcibin, bir rükn zemânı kadar gecikmesine sebeb olursa, bu arada, âyet ve tesbîh okusa bile, secde-i sehv lâzım olur. Nemâzın içindeki farzlara (Rükn) denir. Bir âyet okumak, rükü’ ve iki secde, son rek’atde oturmak, birer rükndür. Düşünmek, farzı veyâ vâcibi gecikdirince, secde-i sehv lâzım oluyor. Meselâ, son rek’atde oturunca düşünürse, selâm vermesi gecikirse, secde-i sehv lâzım olur. Fazla okuduğu salevât ve düâ, sünnet olarak değil, düşünce, dalgınlık sebebi ile olduğu vakt, vâcibin gecikmesi suç oluyor. Başka bir nemâzı kılıp kılmadığını veyâ dünyâ işlerinden herhangi birini düşünürse, bir rüknün gecikmesine sebeb olsa bile, secde-i sehv lâzım olmaz. Nemâz bitdikden sonra, kaç rek’at kıldığında şübhe ederse, buna vesvese denir. Buna ehemmiyyet vermez. Nemâzdan sonra, bir âdil müslimân, yanlış kıldın derse, tekrâr kılması iyi olur. İki âdil kimse söylerse, tekrâr kılması vâcib olur. Âdil olmazsa, sözünü dinlemez. İmâm doğru, cemâ’at ise, yanlış kıldık derse, imâm kendine güveniyorsa veyâ bir şâhidi olursa, tekrâr kılınmaz.
Bir şeyin vâcib veyâ bid’at olmasında şübhe edilse, bu şeyi yapmak iyi olur. Bid’at ile sünnet arasında şübhe olsa, yapmamak lâzım olur. [Madde 54’e bakınız!]
İftitâh tekbîrini söyledi mi, abdesti var mı, elbisesi temiz mi, başına mesh etdi mi şübhe ederse, ilk olarak şübhe etdi ise, nemâzı bozup tekrâr kılar. Abdest almaz. Elbisesini yıkamaz. Her zemân şübhe ediyorsa, nemâzı bozmaz, temâmlar.
SALÂT-İ VİTR — (Mevkûfât)da diyor ki, (İmâm-ı a’zam “rahmetullahi aleyh” Vitr nemâzı vâcibdir buyurdu. İki imâm ise, sünnetdir dedi. [Mâlikî ve şâfi’î mezheblerinde de sünnetdir.] Buna ezân ve ikâmet okunmaz. Üçüncü rek’atde rükü’a eğilmeden önce, her zemân, arabî bir düâ okumak vâcibdir. Vaktinde kılmıyanın kazâ etmesi lâzımdır. Vitr diye niyyet de lâzımdır. Vitr nemâzı, üç rek’atdir. Üçüncü rek’at bitince selâm verilir. Üç rek’atde de Fâtiha ve zamm-ı sûre okunur. Üçüncü rek’atde, zamm-ı sûre okudukdan sonra, iki el, iki yana salıverilmeden, doğruca kulaklara kaldırılarak (Allahü ekber) denir. Sonra eller, iki yana salıverilmeden, doğruca bağlanır. Hemen iki Kunût düâsını okumak vâcibdir. Bu (Kunût düâları)nı bilmiyen kimse, üç kerre istigfâr okur. Meselâ (Allahüm-magfir lî) der. Yâhud bir kerre (Rabbenâ âtinâ…) âyetini sonuna kadar okur. Vitr nemâzından başka nemâzlarda Kunût düâsı okunmaz. Vitr nemâzı, yalnız Ramezânda cemâ’at ile kılınır. Ramezânda yatsının farzını cemâ’at ile kılmıyanlar, toplanıp da, Terâvîhi ve Vitri cemâ’at ile kılamazlar. Çünki, Terâvîh, yatsının cemâ’ati ile kılınır. (Hindiyye)de diyor ki, (Farzı yalnız kılan, Terâvîhin cemâ’atine katılır. Kaçırdığı rek’atlerini temâmlar. Terâvîhi cemâ’at ile kılamıyan, farzı kıldığı imâm ile Vitri kılabilir. Vitri cemâ’at ile kıldıkdan sonra, başka câmi’e giden, imâm farzı kılıyorsa farza, Terâvîhi kılıyorsa, buna niyyet ederek, imâma uyarsa, bir kavle göre sahîh olur. Terâvîh kılındığını anlarsa, farzı kılmamış ise, bir kenârda farzı kılıp, sonra imâma uyar. İmâm, rükü’a çabuk eğilirse, (Sübhâneke)yi çabuk okuyup veyâ yarıda bırakıp imâma rükü’da yetişmelidir. Kunûtu unutan, rükü’dan sonra okumaz. Nemâzın sonunda, secde-i sehv yapar. İmâm, Kunût okumazsa, cemâ’at da okumaz. Şâfi’î imâm, sabâh nemâzında, rükü’dan kalkınca, Kunût okurken, buna uymuş olan Hanefî kimse, Kunût okumaz.