Şükr demek, Allahü teâlânın verdiği ni’meti, ona karşı isyânda kullanmamak demekdir, derdi. Şeblî dedi ki, (Allahü teâlâ, kıyâmetde, Cennete veyâ Cehenneme gitmek arasında beni serbest bıraksa, Cehenneme gitmeği isterim. Çünki, Cennete girmek benim arzûmdur, Cehenneme sokmak Onun murâdıdır. Dostun arzûsunu bırakıp, kendi dilediğini yapan kimsenin seviyorum demesi doğru olmaz). Bu sözü Cüneyd işitince, (Şeblî, çocukca konuşmuş, Rabbim beni serbest bıraksa, bir dilekde bulunmam. Kulun dilemesi olmaz. Dilediğin yere giderim. Senin dilediğini yaparım derim) buyurdu. Cüneyde biri gelip, (Bir dakîka benimle ol. Sana birşey söyliyeceğim) dedikde, (Ey arslanım, benden öyle birşey istedin ki, ben senelerce, onu aramakdayım. Bir ân Rabbimle olmak için, yıllarca uğraşıyorum, olamıyorum. Şimdi, nasıl seninle olabilirim) buyurdu. 148, 150, 155, 214, 322, 387.
67 — DÂVÜD-İ TÂÎ: Babası, Nasîr-i Küfîdir. Zühd ve takvâsı ile meşhûrdur. İmâm-ı a’zamla sohbet ederdi. Hârünürreşîd ve diğer rütbe sâhiblerinin hediyyelerini kabûl etmezdi. Üstâdı, Habîb-i Râ’îdir. Gençliğinde bir şarkıcıdan:
Hangi güzel yanak ki, toprak olmadı,
Hangi tatlı gözdür ki, yere akmadı?
beytini işiterek kalbine bir ateş düşdü. Şaşkına döndü. Derdine devâ bulmak için dolaşdı. İmâm-ı a’zam Ebû Hanîfenin kapısına geldi. İmâm, bunun yüzünün renginin değişdiğini görünce sebebini sordu. Hâlini anlatdı. (Dünyâdan soğudum) dedi. İmâmın gösterdiği yolda zühd ve takvâ eyledi ve İmâmın derslerine devâm etdi. Sonra Habîb-i Râ’îden feyz alarak kemâle geldi. 165 [m. 781] de Bağdâdda vefât etdi. 43, 409.
68 — EBÛ AMR BİN SALÂH: İbni Salâh denilen bu zâtın adı, Osmân bin Abdürrahmândır. Şâfi’î mezhebinde âlim idi. Tefsîr, hadîs, lugat ve edebiyyâtda da derin bilgisi vardı. 577 de Zûr şehrinde tevellüd, 643 [m. 1245] de vefât etdi. Şâmda, Kudüsde müderris idi. 106.
69 — EBÛ BEKR “KÂDΔ: Muhammed bin Tayyib Bâkıllânî, büyük ilm-i kelâm âlimidir. Eş’arî mezhebinde idi. 338 [m. 949] da Basrada tevellüd, 403 [m. 1012] de, Bağdâdda vefât etdi “rahimehullahü teâlâ”. Bilgisi, zekâsı çok olduğundan herkesi iknâ’ ederdi. Sultân Adudüddevle tarafından İstanbula sefîr olarak gönderilmişdi. 90, 204, 326.
70 — EBÛ BEKR-İ SIDDÎK: Abdüllah bin Ebû Kuhâfe Osmân bin Âmir bin Kâ’b bin Sa’d bin Teym bin Mürre bin Kâ’b Kureyşî, Eshâb-ı kirâmın en üstünü, Aşere-i mübeşşerenin birincisidir.