Herşeyin hâlıkı, ancak Odur) buyurulmuşdur.
(Mu’tezile) fırkasında olanlar, irâde ile rızâ arasındaki ayrılığı göremediklerinden, şaşkına döndü. İnsan dilediği işi, kendi yaratır dediler. Kazâ ve kaderi inkâr etdiler.(Cebriyye) fırkası da, büsbütün şaşırdı. Halk etmeksizin ihtiyâr bulunacağını anlamadılar. İnsanda ihtiyâr yok sanarak, insanı, taşa, oduna benzetdiler. İnsanlar, hâşâ, günâh sâhibi değildir. Bütün kötülükleri yapdıran Allahü teâlâdır, dediler. Cebriyye mensûblarının dediği gibi, insanda irâde ve ihtiyâr olmasaydı, kötülükleri, günâhları, Allahü teâlâ zor ile yapdırsaydı, eli-ayağı bağlanıp dağdan aşağı yuvarlanan kimse ile, yürüyerek, etrâfını seyr ederek inen kimsenin hareketlerinin birbirlerinden farklı olmaması lâzım olurdu. Hâlbuki, birincinin yuvarlanması cebr ile, ikincinin inmesi, irâde ve ihtiyâr ile olmakdadır. Aralarındaki ayrılığı göremiyenlerin görüşleri kısadır. Hem de, âyet-i kerîmelere inanmamış oluyorlar. Allahü teâlânın emrlerini, yasaklarını, lüzûmsuz, yersiz görmüş oluyorlar. Mu’tezile veyâ kaderiyye adındaki fırkanın dediği gibi, insan dilediğini kendi yaratıyor zannetmek de, (Herşeyi yaratan Allahü teâlâdır) âyet-i kerîmesine inanmamak olduğu gibi, yaratmakda, insanlar, Allahü teâlâya şerîk, ortak edilmiş olur.
Şî’îler de, Mu’tezile gibi, insan dilediğini yaratır diyor. Eşeğin sopa yidiği hâlde sudan geçmediğini buna sened gösteriyorlar. Bunlar düşünmiyor ki, insan bir iş yapmak isterse, Allahü teâlâ da, o işin yapılmasını istemese, Allahü teâlânın dilediği olur. Mu’tezilenin sözünün yanlış olduğu anlaşılır. Ya’nî insan, her dilediğini yapamaz, yaratamaz. Onların dediği gibi, insanın her istediği olursa, Allahü teâlânın, âciz olması îcâb eder. Allahü teâlâ, aczden münezzehdir, uzakdır. Ancak, Onun irâde etdiği olur. Herşeyi yaratan, var eden, yalnız Odur. Allahlık böyle olur. İnsanlar için, (şunu yaratdı, şunu yaratdık, bunu yaratdılar) gibi söylemek, yazmak çok çirkindir. Allahü teâlâya karşı edebsizlik olur. Küfre sebeb olur.
[Kulların ihtiyârî hareketleri, kendi irâdeleri ile olmıyan, hattâ haberleri bile olmadan, nice fiziksel, kimyâsal ve fizyolojik olaylarla meydâna gelmekdedir. Bu inceliği anlamış olan insâflı bir fen adamı, kendi ihtiyârî hareketlerine, (yaratdım) demek şöyle dursun, (ben yapdım) demeğe bile sıkılır. Allahü teâlâdan hayâ eder. Bilgisi, anlayışı ve edebi az olan ise, her yerde herşeyi söylemekden sıkılmaz.
Allahü teâlâ, dünyâda bütün insanlara acıyor. Muhtâc oldukları şeyleri yaratıp, herkese gönderiyor.