Bir hadîs-i şerîfde, (Allahü teâlâ, bir Peygambere vahy etdi ki, falan âbide söyle: Dünyâda zühd ederek, nefsini râhata kavuşdurdun ve kendini kıymetlendirdin. Benim için ne yapdın?) Âbid sordu: Yâ Rabbî! Senin için ne yapılır? Allahü teâlâ buyurdu: (Düşmanıma, benim için düşmanlık etdin mi ve sevdiğimi benim için sevdin mi?) buyuruldu. Sevenin, sevgilinin sevdiklerini sevmesi ve sevmediklerini sevmemesi lâzımdır. Bu sevgi ve düşmanlık, insanın elinde değildir. Sevginin îcâbıdır. Burada, diğer işlerde lâzım olan irâdeye ve kesbe ihtiyâc yokdur. Kendiliğinden hâsıl olur. Dostun dostları, insana sevimli görünür. Düşmanları, çok çirkin görünür. Bir kimse, birisini seviyorum derse, onun düşmanlarından uzaklaşmadıkca, sözüne inanılmaz. Ona münâfık denir. Şeyh-ul-islâm Abdüllah-ı Ensârî diyor ki, ben Ebül-Hasen Sem’ûnu sevmiyorum. Çünki, üstâdım Hıdrîyi üzmüşdü. Bir kimse, hocanı üzer, sen de ondan üzülmezsen, köpekden aşağı olursun. Allahü teâlâ, Mümtehine sûresinin dördüncü âyetinde meâlen, (İbrâhîm aleyhisselâmın ve Onunla berâber olan mü’minlerin sözlerinden ibret alınız! Onlar, kâfirlere dediler ki, biz sizden ve putlarınızdan uzağız. Dîninizi beğenmiyoruz. Allahü teâlâya inanıncaya kadar, aramızda düşmanlık vardır) buyurdu. Bundan sonraki âyet-i kerîmede meâlen, (Bu sözlerinde sizin için ve Allahü teâlânın rızâsını ve âhiret gününün ni’metlerini istiyenler için, ibret vardır) buyurdu. Buradan anlaşılıyor ki, Allahü teâlânın rızâsını kazanmak istiyenlere, bu teberrî [uzaklaşmak] lâzımdır. Allahü teâlâ meâlen buyuruyor ki, (Kâfirleri sevmek, Allahü teâlâyı sevmemekdir. İki zıd şey, birlikde sevilemez). İki düşman, birlikde sevilemez. Bir kimse, seviyorum dese, fekat onun düşmanlarından teberrî etmese, bu sözüne inanılmaz. Âl-i İmrân sûresinin 28. ci âyetinde meâlen, (Kâfirleri sevenleri, Allahü teâlâ, azâbı ile korkutuyor) buyurdu. Bu büyük tehdîd, çirkinliğin çok büyük olduğunu gösteriyor. Halîfe Ömere “radıyallahü teâlâ anh”, burada Hîre halkından bir nasrânî [hıristiyan] var. Hâfızası çok kuvvetli, yazısı da çok güzel, bunu kendine kâtib yaparsan çok iyi olur, dediler. Kabûl etmedi. (Mü’min olmıyan birini dost edemem) dedi ve bu âyet-i kerîmeyi okudu. Ebû Mûsel eş’arî, halîfe Ömere, (Yanımda nasrânî bir kâtibim var. Çok işe yarıyor) deyince, (Allah seni kahr etmesin! Niçin, bir müslimân kâtib kullanmıyorsun? Mâide sûresindeki, Ey mü’minler! Yehûdî ve hıristiyanları sevmeyiniz! âyetini işitmedin mi?) dedi. (Dîni onun,
- 351 -