Onların yetişdiricisi, Peygamberlerin, en üstünüdür “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem”. Bu islâm ümmetinin en aşağısı bile, bu kötü huylardan iğrenir. Eshâb-ı kirâmda bu kötü huylar bulunsaydı, bu ümmetin en iyileri olabilirler mi ve bu ümmete de ümmetlerin en iyisi denilebilir mi idi? İlk îmâna gelmek ve önce sadaka vermek ve Allah yolunda cihâd ve can fedâ etmek şeref ve üstünlük olarak söylenilebilir mi idi? Onların zemânı, asrların en iyisi nasıl olurdu? Resûlullahın terbiye etmesinin, yetişdirmesinin ne kıymeti olurdu? Bu ümmetin bir âliminin, bir Velîsinin yetişdirdiği bir kimse, bu kötü huylardan kurtuluyor, tertemiz oluyor da, bütün ömrü Resûlullahın yanında ve hizmetinde geçen ve Ona ve Onun dînine yardım için, Onu kuvvetlendirmek için malını, canını fedâ eden, Onun bir işâreti ile ölüme atılan kimselerde, bu kötü huyların bulunabileceği hiç düşünülebilir mi? Bunu hâtıra getirebilmek için, Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” büyüklüğüne [Allah göstermesin] inanmamak lâzım gelir. Onun yetişdirmesinin, bir Velînin, herhangi bir terbiyecinin yetişdirmesi kadar iyi olamıyacağını sanmak gerekir. Hâlbuki, âlimler, sözbirliği ile bildiriyor ki, ümmetin hiçbir Velîsi, o ümmetin bir Sahâbîsinin yüksekliğine varamaz. Nerde kaldı ki, O ümmetin Peygamberinin derecesine çıkabilsin! Ebû Bekr-i Şiblî diyor ki, bir Peygamberin “sallallahü aleyhi ve sellem” Eshâbına saygı göstermiyen, O Peygambere inanmış olmaz.
Ba’zıları, Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” Eshâbının ikiye ayrıldıklarını sanmakdadır. Bir yandakilerin, hazret-i Alîye karşı geldiklerini, öte yandakilerin de, Onunla işbirliği yapdıklarını söyliyorlar. Bu iki yanda bulunanlar, birbirlerine düşman imiş. Birbirlerine kin besliyorlarmış. Bunların birçoğu da, dünyâ çıkarları için, bu düşmanlıklarını açıklamıyorlarmış. (Takıyye), ya’nî iki yüzlülük yapıyorlarmış. Eshâb-ı kirâm arasındaki bu kötülükler, yüz seneye kadar sürmüş. Böyle söyliyen kimseler, bu sapık, bozuk düşüncelerinden dolayı, hazret-i Alîye karşı olduklarını zan etdikleri Eshâb-ı kirâmı kötüliyorlar. Onların, şanlarına yakışmıyan şeyleri yapdıklarını yazıyorlar. İnsâf edilirse, biraz düşünülürse böyle zan edenlerin, böyle söyliyenlerin, her iki tarafda bulunan Eshâb-ı kirâmı da kötülemiş oldukları, hepsini kötü huylu yapdıkları hemen anlaşılır. Böyle söyliyen zındıklar, bu ümmetin iyilerinin hepsini, en kötüleri olarak, hattâ bütün insanların en kötüleri olarak tanıtmak çabasındadırlar. Hadîs-i şerîfde (en iyi zemân) diye övülen bir asrı, en kötü zemâna çevirmek istemekdedirler. Hangi akl, hangi insâf, hazret-i Ebû Bekre ve hazret-i Ömere dil uzatmağa izn verebilir ve dînin bu iki direğine, müslimânların bu iki gözbebeğine leke sürdürebilir?