Ehl-i beyti bu kadar aşırı seven Ehl-i sünneti, Ehl-i beyte düşman sanmak, yâ câhillik ve ahmaklık, yâhud da, şaşkınca bir Ehl-i sünnet düşmanlığı değil midir?). (Tuhfe)den terceme temâm oldu. Aşağıdaki yazının islâm harfleri ile yazılıp, doğru okunması lâzımdır: (Revâ Aliyyül-Rızâ, fe-kâle, Haddesenî ebî Mûsel-Kâzım an ebîhi Ca’feris-Sâdık an ebîhi Muhammedenil-Bâkır an ebîhi Zeynel’âbidîn Alî an ebîhil-Hüseyn an ebîhi Alî bin Ebî tâlib “radıyallahü anhüm”, kâle haddesenî habîbî ve kurretü aynî Resûlullahi “sallallahü aleyhi ve sellem”, kâle haddesenî Cibrîlü, kâle semi’tü Rabbel’izzeti yekûlü, (Lâ ilâhe illallâhü hısnî, men kâle-hâ dehale hısnî, ve men dehale hısnî emine min azâbî).)
16 — Biz müslimânlar, Peygamber efendimizin sevgili Ehl-i beytinin ve kıymetli Eshâbının “radıyallahü teâlâ aleyhim ecma’în” ismlerini söylediğimiz ve yazdığımız zemân her birine “radıyallahü anh” diyoruz. Bu söz, Allah ondan râzı olsun demekdir. Müslimânların en kıymetli kitâblarından olan (Dürr-ül-muhtâr) kitâbının beşinci cildinde, ferâiz kısmından önce ve bunun şerhinde diyor ki, (Eshâb-ı kirâma “radıyallahü anh” demek müstehabdır. Çünki Onların hepsi, Allahü teâlânın rızâsını kazanmak için çok çalışdılar. Allahü teâlâdan gelen herşeye râzı oldular. Allahü teâlâ Onlardan râzıdır. Başkalarının dağ kadar altın sadakasına verilen sevâb, Onların yarım avuç arpa sadakalarına verilen sevâb kadar olamaz).
(Mesâbîh-i şerîf)de ve Şâh Veliyyullahi Dehlevînin “rahmetullahi aleyh”, (İzâlet-ül-hafâ an hilâfet-il-hulefâ) kitâbında, Abdüllah ibni Ömer “radıyallahü anhümâ” diyor ki, Resûlullah zemânında, hazret-i Ebû Bekrin, Ömerin ve Osmânın ismlerini söylediğimiz zemân, hep “radıyallahü anh” derdik.
Biz müslimânlar, islâm dînine kötülük yapanları sevmeyiz. Onların ismlerini nefret ile anarız. Böylece, Abdüllah bin Sebe’ ve binlerle müslimânı şehîd eden Hasen Sabbâh, Ebû Tâhir Karmatî ve şâh İsmâ’îl Safevî gibi hâinlerin ismlerini nefret ile anarız. İslâm dînine sadâkat ile gönül vermiş, Resûlullahı çok sevdikleri için, cânlarını, mallarını ve vatanlarını fedâ etmiş olan hazret-i Ebû Bekri, hazret-i Ömeri, hazret-i Osmânı ve hazret-i Alîyi ve hazret-i Mu’âviyeyi çok severiz. Peygamber efendimizin Ehl-i beytini ve bu Sahâbîleri “radıyallahü teâlâ anhüm ecma’în” sevenleri de çok sever ve överiz. Hazret-i Mu’âviye ve Amr ibni Âs hazretleri gibi, islâmiyyete çok hizmet eden ve islâm düşmanı Bizanslılarla yıllarca cihâd eden Sahâbîlere aklın, fikrin kabûl edemiyeceği aslsız, uydurma iftirâ, bühtân yapanları, bir müslimân sevebilir mi?