481

Dünyevî ilmler ile İslâmî ilmler birbirinden uzaklaşmışdı. Fekat o, hadîs ilminde eksikdi. Rasyonel ilmle aşırı uğraşmışdı. Tesavvufa da eğilmesi onun için noksanlıkdı. Bu üç tehlükeden kaçınarak, İslâmın fikr ve ahlâk rûhunu ihyâ işi İbni Teymiyyeye nasîb oldu.) diyor.

Evet, İslâm hükümdârları arasında, etraflarını saran dalkavukların, münâfıkların te’sîri ile zulme, günâha kayanlar olmuşdu. Fekat islâm âlimleri, kitâbları ile, sözleri ile emr-i ma’rûf yaparak, onları doğru yola çekmeğe çalışdılar. Böylece en kötüleri dahî dinsiz hükûmetlerin en iyilerinden dahâ âdil, dahâ fâideli olmuşdu. Bu hakîkati dünyâ târîhleri yazmakdadır. İngiliz lordlarından Davenportun kitâbını okuyanlar, Mevdûdînin yalnız yanıldığını değil, bir iftirâ, bir düşmânlık savaşında olduğunu kolayca anlıyabilir. Şunu önemle açıklamak isteriz ki, islâm halîfelerinin Eshâbdan olmıyanları zulm etmiş, günâh işlemiş olabilirler. Fekat, hiçbiri, aslâ kâfir değil idi. Hiçbir sûretle islâm düşmanı değil idiler. Hepsinin ilm hey’etleri, şeyh-ul-islâmları ve müşâvirleri vardı. Hiçbiri islâmın inkişâfına mâni’ olmayı hâtırına bile getirmemişdir. İslâma hizmet için çırpınmışlardır. Herbirinin sonraki nesle bırakdıkları câmi’ler, mektebler, medreseler, yollar, hastahâneler, çeşmeler, hamâmlar, köprüler, çeşidli hayr ve san’at müesseseleri, sayılamıyacak kadar çokdur. İzleri ve hattâ çoğunun kendileri meydândadır. Milyonlarla müslimân, bugün de bunlardan fâidelenmekdedirler. İnsanlık îcâbı olan kusûrlarını ileri sürerek, onları kötülemeğe kalkışmak, islâm düşmanlarının taktiğidir. İslâm âlimlerinin sultânlardan uzaklaşması, onların kötü olduğunu göstermez. Âlimler,(Zengine, zengin olduğu için yaklaşan, tevâdu gösteren kimsenin, dîninin üçde ikisi gider) hadîs-i şerîfine uyarak, her zenginden, her şöhret sâhibinden çekinmişlerdir. Fekat, onlara emr-i ma’rûf yapmakdan da geri kalmamışlardır. Bu ikisi arasındaki inceliği anlıyamıyan Mevdûdî, islâm âlimlerine ve halîfelerine çala kalem saldırmakdadır. Onların birkaç kusûrunu yazacağına, iyiliklerini, islâma hizmetlerini yazmak şerefine kavuşsaydı, cildlerle kitâb doldururdu. Hele Osmânlı halîfelerinin hepsi “rahmetullahi teâlâ aleyhim ecma’în” âlim, sâlih ve âdil zâtlar idi.

Hadîs ve fıkh âlimlerini rasyonel bilgiden mahrum sanmak, islâm âlimlerinin büyüklüğünü anlamamak demekdir. İslâm âlimi demek, ulûm-i nakliyyede ictihâd derecesine varmış ve tecribî ilmlerde, kendi zemânında bulunmuş olanları iyi öğrenmiş ve kalb ma’rifetinde, vilâyet-i hâssa-i Muhammediyye mertebesine kavuşmuş bir zât demekdir.

Sesli Okuma
DEVAMBİTİR
(1/5) Okuma ayarları →

(2/5) Kitap ve sayfa numarası seçimi

(3/5) Bölümler arasında dinamik geçiş

(4/5) Önceki veya sonraki bölüm ve sayfalar
(5/5) Sesli okuma ve yazı takibi
15 saniye geri alabilme.