481

Hükmde hatâ etmesi veyâ bilmemesi câiz olan, hatâdan sâlim olmıyan kimselerin sözü ile amel edip, hatâdan berî olan Peygamberin hadîsini terketmeği, müctehidler doğru bulmuyordu. Bu taklîdciler, apaçık rehber ve kat’î delîl olan Kur’ândan da ayrılıyorlardı. Dîni Kur’ândan öğrenmek câiz değildir. Kur’ânın ma’nâsını ancak müctehid anlar diyorlardı. Müctehidin söylediğini bırakıp da, Kur’ân ile amel etmek câiz değildir diyorlar. Allah şöyle buyuruyor. Resûlullah şöyle buyuruyor demek câiz değildir. Fıkh âlimi böyle anladı demelidir, diyorlardı. Hiç bir ilm yokdur ki, bütün mes’eleleri insanların çoğunun anlama kâbiliyyetini aşsın ve onları yalnız muayyen zemânda gelen belli kimseler anlıyabilsin. Sonra gelen âlimlerin öncekilerden dahâ ileri olması, ilâhî kanûnlar îcâbıdır. Çünki, sonrakilerin hareket noktası, öncekilerin sonunda başlar. Kur’ânı ve hadîsi anlamak, fıkh kitâblarını anlamakdan dahâ kolaydır. İyi bir arabca öğrenen kimse, onları dahâ kolay anlar. Allahü teâlâ, dînini fıkhcılardan dahâ açık anlatmağa kâdir değil midir? Resûlullah da, Allahın murâdını herkesden dahâ iyi anlamış, açık olarak bildirmiş, her şeyi teblîg etmişdir.

İnsanların çoğu Kitâbdan ve Sünnetden hükm çıkarmakdan âciz olsalardı, bu hükmler ile bütün insanlar mükellef edilmezdi. İnsan, inandıklarını delîlleri ile bilmeli. Cenâb-ı Hak, taklîdciliği, taklîdcileri takbîh ediyor. Babalarını, dedelerini taklîd etmekle ma’zûr olmıyacaklarını bildiriyor. Dînin fürû’ kısmını delîllerinden anlamak, îmân kısmını anlamakdan dahâ kolaydır. Allahü teâlâ, güç olan ile mükellef kılıyor. Nasıl olur da, güç olmıyanla mükellef kılmaz?

Peygamberler yanılmaz. Müctehidler ise yanılabilir. Müctehidler, dîni genişleterek, birkaç katına çıkardılar. Müslimânları külfete sokdular. İbâdet sâhasında kıyâs yokdur. İbâdetlere de kimse birşey ilâve edemez. Kıyâs ve istihsân, kazâî hükmlerde olabilir. Müctehidler de, insanları taklîdden men’ etmişlerdir) diyor.

Dinde reformcu, bozuk mantığı ile, kendisini tezâdlara düşürmekdedir. Bir ilm üzerinde mantık yürütebilmek için, o ilmden anlamak şartdır. İslâmın temel bilgisinden anlamıyanların kuru bir mantıkla döndüreceği fırıldaklar, kendisini rezîl etmekden başka netîce vermez. Evet, müctehidlerden önce gelen müslimânlar, ya’nî Eshâb-ı kirâm, delîlleri soruyordu. Birbirlerini taklîd etmiyorlardı. Çünki, onların hepsi müctehid idiler. Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” medh ve senâ eylediği, birinci asrın insanları idiler.

Sesli Okuma
DEVAMBİTİR
(1/5) Okuma ayarları →

(2/5) Kitap ve sayfa numarası seçimi

(3/5) Bölümler arasında dinamik geçiş

(4/5) Önceki veya sonraki bölüm ve sayfalar
(5/5) Sesli okuma ve yazı takibi
15 saniye geri alabilme.