Buna karşı Bekara sûresi, altmışikinci âyetinin (Amel-i sâlihin fâidesi, bunu yapanadır)meâl-i şerîfini hâtırlamalıdır.

Şeytânın ikinci hîlesi, Allahü teâlâ rahîmdir, kerîmdir, seni de afv eder, Cennete kor, der. Buna karşı, Lokman sûresi, otuzüçüncü âyetinin (Allahın kerîm olması, sizi aldatmasın) ve Meryem sûresi, altmışüçüncü âyetinin, (Cennete kullarımızdan müttekî olanları vâris kılarız) meâl-i şerîflerini hâtırlamalıdır.

Üçüncü hîlesi, senin ibâdetlerin hep kusûrludur. Riyâ karışıkdır. Böyle ibâdetlerle müttekî olamazsın. Allahü teâlâ, Mâide sûresinde, (Allah, yalnız müttekîlerin ibâdetlerini kabûl eder) buyuruyor. Senin ibâdetlerin kabûl olmaz. Boşuna uğraşıyorsun. Boş yere, sopa yiyen hayvân gibi, eziyyet çekiyorsun, der. Buna karşılık, ben, Allahü teâlânın azâbından kurtulmak ve emrine uymak için ibâdet ediyorum. Benim vazîfem, emri yerine getirmekdir. Kabûl olup olmıyacağı, Onun bileceği şeydir. Şartlarına uygun olan ve farzları yapılan ibâdetin sahîh olması muhakkakdır, demelidir. Farzları terk etmek büyük günâhdır. Bu günâhlardan kurtulmak için ibâdetleri yapmak lâzımdır. İbâdet yapmadan Cennete girmek için düâ etmek günâhdır. Hadîs-i şerîfde, (Aklı olan kimse, nefsine uymaz ve ibâdet yapar. Ahmak olan, nefsine uyar, sonra Allahın rahmetini bekler) buyuruldu. Âhıret için lâzım olan şeyleri, bu fânî dünyâda hâzırlamak lâzımdır.

Şeytânın hîlelerinden dördüncüsü, şimdi dünyâyı kazanmak için çalış da, râhata kavuş, o zemân, râhat râhat, huzûr içinde ibâdet edersin, diyerek ibâdet yapmağa mâni’ olur. Buna cevâb olarak, ecel benim elimde değildir. Herkesin ömrünü Allahü teâlâ ezelde takdîr etmişdir. Belki yakında ölürüm. İbâdet vazîfelerini vaktinde yapmalıyım, demelidir. Hadîs-i şerîfde, (Helekel-müsevvifün) buyuruldu ki, bugünkü vazîfelerini yarına bırakanlar zarar etdiler, demekdir.

Şeytânın hîlelerinden beşincisi, ibâdetleri terk etdiremeyince, çabuk kıl, vaktini kaçırma, diyerek şartlarını, farzlarını temâm yapdırmamak ister. Buna karşılık, farzlar çok azdır. Bunları, yavaş yavaş ve şartlarına uygun olarak yapmak lâzımdır. Farz olmıyanları da, şartlarına uygun olarak az yapmak, şartları noksan olarak çok yapmakdan iyidir, demelidir.

Altıncı hîle olarak riyâyı tavsiye eder. Herkes görsün de, beğensin, der. Buna cevâb olarak, kendine fâide ve zarar vermek, kimsenin elinde değildir. Başkalarına ise, hiç veremezler. Böyle olan kimselerden birşey beklemek abes olur, bâtıl olur. Fâide ve zarar veren ancak Allahü teâlâdır. Yalnız onun görmesi, bana yetişir, demelidir.

Sesli Okuma
DEVAMBİTİR
(1/5) Okuma ayarları →

(2/5) Kitap ve sayfa numarası seçimi

(3/5) Bölümler arasında dinamik geçiş

(4/5) Önceki veya sonraki bölüm ve sayfalar
(5/5) Sesli okuma ve yazı takibi
15 saniye geri alabilme.