Onların, fen ve din bilgilerinin çoğunda câhil oldukları, aklın, fikrin anlıyamadığı bilgilerde, dahâ çok yanıldıkları görüldü. Hakîkî âlimler, meselâ imâm-ı Gazâlî, imâm-ı Rabbânî “rahime-hümallahü teâlâ”, bu felsefecilerin en mühim îmân bilgilerine inanmadıklarını görmüşler, küfrlerine sebeb olan yanlış inanışlarını uzun uzun bildirmişlerdir. İmâm-ı Gazâlînin (El-münkizü aniddalâl) kitâbında bu husûsda geniş bilgi vardır.

[1] Hârûn Reşîd, 193 [m. 809] da Tûsda vefât etdi.

Hakîkî islâm âlimleri, kelâm bilgilerinde, (Müteşâbih) âyet-i kerîme ve hadîslerin açıklamalarında, yalnız Resûlullahın “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” ve Eshâb-ı kirâmın “radıyallahü teâlâ anhüm ecma’în” ictihâdlarına uymuşlar, eski felsefecilerin bunlara uymıyan fikrlerini red etmişler, böylece islâm dînini, hıristiyanlık gibi bozulmakdan korumuşlardır. Câhil kimseler ise, felesofların her sözlerinin doğru olacağını zannederek, bunlara teslîm olmuşlardır. İşte böylece(Mu’tezile) denilen bozuk bir islâm fırkası meydâna geldi. Peygamberimiz “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” islâmiyyetde yetmişiki bozuk fırkanın hâsıl olacağını haber vermişdir. Yunan, Hind, Fars, Latin felsefelerinden ilhâm alan, İbni Sînâ, Fârâbî, İbni Tufeyl, İbni Rüşd, İbni Bâce gibi filozoflar zuhûr ederek, ba’zı bilgilerde Kur’ân-ı kerîmin hak yolundan ayrılmışlardır. İbni Haldûn[1], islâm ilmlerini (Ulûm-i Nakliyye)[Tefsîr, Kırâet, Hadîs, Fıkh, Ferâiz, Kelâm, Tesavvuf] ve (Ulûm-i akliyye)[Mantık, Fizik, Tabi’at, Kimyâ, Matematik, Geometri, Mesâha, Münâzara ve Astronomi] adıyla ikiye ayırmışdır. Bunlardan birincilere (din bilgileri), ikincilerden tecribe ile anlaşılabilenlere ise (fen bilgileri) denir.

İmâm-ı Gazâlî “rahime-hullahü teâlâ” rumca öğrenerek eski yunan felsefesini incelemiş, doğru bulmadığı yerlerini red etmişdir. Hârûnürreşîd “rahime-hullahü teâlâ” zemânında islâm ilmlerine karışdırılan felsefe, Montesquieu, Spinoza gibi filozoflara rehberlik etmiş, bunlar “Farabius” adını verdikleri Fârâbînin te’sîri altında kaldıklarını açıkça i’tirâf etmişlerdir.

İmâm-ı Muhammed Gazâlî “rahime-hullahü teâlâ” yetmişiki fırkadan ilk zuhûr eden şî’î fırkasının Dâî’leri ile savaşdı. Dâî’ler, Kur’ân-ı kerîmin bir iç yüzü (bâtını), bir de dış yüzü (zâhiri) olduğunu iddi’â etdiler. Bunlara(Bâtınî fırkası) ismi verilmişdir. İmâm-ı Gazâlî “rahime-hullahü teâlâ” bunların felsefelerini kolayca yıkdı. Bâtınîler bu mağlûbiyyetden sonra, islâmiyyetden dahâ ziyâde ayrıldılar. Ma’nâları açık olmıyan âyet-i kerîmelere ve hadîs-i şerîflere yanlış ma’nâlar vererek (Mülhid) oldular.

Sesli Okuma
DEVAMBİTİR
(1/5) Okuma ayarları →

(2/5) Kitap ve sayfa numarası seçimi

(3/5) Bölümler arasında dinamik geçiş

(4/5) Önceki veya sonraki bölüm ve sayfalar
(5/5) Sesli okuma ve yazı takibi
15 saniye geri alabilme.