Diyânet işleri başkanlığının yayınladığı Mısrlı Reşîd Rızânın[1] 1394 [m. 1974] târîh ve 157 sayılı (İslâmda Birlik ve Fıkh Mezhebleri) kitâbı da, okuyanları büsbütün şaşırtdı. Bu kitâbın birçok yerinde, meselâ altıncı konuşmasında diyor ki:

(Müctehid imâmlarını Peygamberler “salevâtullahi teâlâ aleyhim ecma’în” kadar yükseltdiler. Hattâ, Peygamberin “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” hadîsine uymıyan bir müctehidin sözünü tercîh edip, hadîsi bırakdılar. Bu hadîsin nesh edilmiş olması veyâ imâmımızın nezdinde başka bir hadîsin bulunması muhtemeldir dediler.

Bu taklîdciler, hükmde hatâ etmesi veyâ bilmemesi câiz olan kimselerin sözü ile amel edip de, hatâdan berî olan Peygamberin hadîsini terk etmekle, müctehidleri taklîdden de ayrılmış oluyorlar. Kur’ândan bile ayrılmış oluyorlar. Müctehid imâmdan başka kimse Kur’ânı anlıyamaz diyorlar. Fıkhcıların ve diğer taklîdcilerin bu gibi sözleri, yehûdîlerden ve hıristiyanlardan intikâl etdiğini gösteriyor. Hâlbuki Kur’ânı ve hadîsi anlamak, fıkhcıların yazdığı kitâbları anlamakdan dahâ kolaydır. Arabca kelime ve üslûbları hazm edenler, Kur’ânı ve hadîsi anlamak için zorluk çekmezler. Allahü teâlânın kendi dînini açıkça anlatmağa kâdir olduğunu kim inkâr eder? Resûlullahın Allahın murâdını herkesden iyi anladığını ve anlatmağa başkalarından dahâ muktedir olduğunu kim inkâr edebilir? Hz. Peygamberin açıklamaları ümmete kâfî değildir demek, Onun teblîg vazîfesini tam olarak îfâ edemediğini söylemeğe varır. İnsanların çoğu, Kur’ân-ı kerîmi ve sünneti anlıyamasalardı, cenâb-ı Hak, o kitâb ve sünnetdeki hükmler ile bütün insanları mükellef kılmazdı. İnsan, inandığı şeyleri, delîlleri ile bilmelidir. Cenâb-ı Hak taklîdciliği takbîh etmişdir. Baba ve dedelerini taklîd etmelerinin ma’zûr görülmiyeceğini açıklamışdır. Âyetler gösteriyor ki, taklîd Allah katında aslâ makbûl değildir. Dînin fürû’ kısmını delîllerinden anlamak, îmân kısmını anlamakdan dahâ kolaydır. Güç olanı teklîf edince, güç olmıyanla nasıl mükellef kılmaz? Ba’zı nâdir hâdiselerin hükmünü çıkarmak güç olur ise de, bunları bilmemek ve yapmamak özr sayılır. Fıkhcılar, kendiliklerinden bir takım mes’eleler îcâd etdiler. Bunlar için hükmler ihdâs eylediler. Bunlara, re’y, kıyâs-ı celî, kıyâs-ı hafî gibi şeyleri delîl getirmeğe kalkışdılar. Bunlar, akl yolu ile bilgi edinmek mümkin olmayan ibâdetler sâhasına da taşırıldı. Böylece dîni genişleterek, birkaç katına çıkardılar. Müslimânları külfete sokdular. Ben kıyâsı inkâr etmiyorum. İbâdet sâhasında kıyâs yokdur diyorum.

Sesli Okuma
DEVAMBİTİR
(1/5) Okuma ayarları →

(2/5) Kitap ve sayfa numarası seçimi

(3/5) Bölümler arasında dinamik geçiş

(4/5) Önceki veya sonraki bölüm ve sayfalar
(5/5) Sesli okuma ve yazı takibi
15 saniye geri alabilme.