Allahü teâlâ, Kur’ân-ı kerîmde Nisâ sûresi 168. ci âyetinde meâlen, (Allahı inkâr edenleri ve zâlimleri hiç bir zemân afv etmem) buyurmuşdur.

Kur’ân-ı kerîmin tefsîrleri tedkîk edilirse, görülür ki, Allahü teâlâ, insanlara dâimâ merhamet ve şefkat ve afv ile mu’âmele etmeği, kendilerine fenâlık yapanları afv etmeği, dâimâ güler yüzlü ve tatlı sözlü olmağı, sabrlı hareket etmeği, işlerinde dâimâ dostlukla anlaşmayı emr etmekdedir. Peygamberimizin “sallallahü aleyhi ve sellem” dâimâ sulhu tavsiye etdiğini, kendisine karşı çıkanlara bile şefkat elini uzatdığını, bütün dünyâ târîhleri yazmakdadır.

Hıristiyan din adamlarının, bütün bu hakîkatlere gözlerini yumarak, islâm dînini bir vahşet dîni olarak göstermesi ve genç hıristiyanları böyle terbiye etmesi yüzünden, ilk def’a olarak, müslimân memleketlerine gelen zevallı hıristiyanların evvelâ ne kadar korkduklarını, sonra hakîkati öğrenip, ne kadar hayret etdiklerini, size birkaç misâl ile göstermek istiyoruz. Aşağıdaki yazıları, bu husûsda yazılmış hıristiyanların kitâblarından alıyoruz. İstanbulda yaşamış Bayan Georgina Max Müllerin 1315 [m. 1897] de neşr edilmiş olan (Letters from Constantinople = İstanbuldan Mektûblar) eserinde şöyle yazılıdır:

(Mektebde okurken, bize müslimânların vahşî, hele Türklerin büsbütün gaddâr olduğu öğretilmişdi. Onun için, Hâriciye Bakanlığında memûr olan oğlumun İstanbula ta’yîn edildiği haberini alınca, ne kadar korkduğumu, ne kadar üzüldüğümü ta’rîf edemem. Hâlbuki, hayâtımın en güzel günleri İstanbulda geçdi. Oğlum İstanbula gidince, zevcim Prof. Müllerle birlikde, onu ziyârete karâr verdik. Zevcim bilhâssa târihî hâdiseler üzerinde tedkîkler [etüd] yapan ve dünyâca meşhûr bir kimse idi. O, benim kadar Türklerden korkmuyordu ve bu târihî yerlerde ba’zı araşdırmalar yapmak istiyordu. Ben, endişe ile seyâhate hâzırlanıyordum. Acabâ bu vahşî müslimânlar(!), bize nasıl mu’âmele edeceklerdi? Nihâyet, İstanbula geldik. İstanbulun latîf manzarası, üzerimizde çok hoş bir te’sîr yapdı. Fekat, asl bizi şaşırtan, kendileri ile temas etdiğimiz müslimânlar oldu. Bunlar son derece nâzik, son derece kibâr, son derece medenî insanlardı. İstanbulun kalabalık sokaklarından geçerken, yâhud bir câmi’i ziyâret ederken veyâhud tenhâ yerlerde terk edilmiş, Bizans eserlerini gezerken, her hangi bir korku veyâ tehlüke düşüncesi aklımızdan geçmedi. Bütün tesâdüf etdiklerimiz, bize son derecede dost davrandılar.

Sesli Okuma
DEVAMBİTİR
(1/5) Okuma ayarları →

(2/5) Kitap ve sayfa numarası seçimi

(3/5) Bölümler arasında dinamik geçiş

(4/5) Önceki veya sonraki bölüm ve sayfalar
(5/5) Sesli okuma ve yazı takibi
15 saniye geri alabilme.