Çünki 1600 senesinden bugüne kadar İncîl birçok tebeddüllerden geçmiş, içindeki ba’zı kısmlar (apocrypha), ya’nî (doğruluğundan şübhelenilen kısmlar) olarak çıkarılmış, ba’zı kısmları, meselâ Jüdit, Tobias, Bâruh, Ester v.s. büsbütün kaldırılmışdır. Nihâyet AV (Authorised Version = Resmen kabûl edilmiş ifâde) ismi ile (son ve doğru İncîl) olarak neşr olunmuşdur. Fekat birçok ilm adamları, hattâ meşhûr başvekîl Churchill bile, (Bu İncîlin ifâdesi son derecede bozukdur) dedikleri için, bir müddet, 1611 senesinden kalan ve KJV (Kral James İfâdesi) ismi altında meşhûr olan eski İncîle dönülmüşdür. Nihâyet 1952 senesinde İncîl yeniden düzeltilmiş ve RSV (düzeltilmiş ve gözden geçirilmiş ifâde) isminde yeni bir İncîl hâzırlanmış, fekat bu da kâfî derecede düzeltilmemiş kabûl edildiğinden, bundan kısa bir zemân sonra 1391 [m. 1971]de (Çifte tashîhli İncîl) ortaya konulmuşdur.

Katoliklerin İncîli de pek çok tahrîfâta [değişikliklere] uğramışdır. Şöyle ki, İbrânîceden yunancaya ve ondan da latinceye çevrilen İncîl, 325 senesinde Büyük Konstantinin emri ile toplanan İznik meclisi, 364 senesinde Ludicia meclisi, 381 de İstanbul meclisi, 397 senesinde Kartaca ruhban meclisi, 431 de Efesus [Efes] meclisi, 451 de Kadıköy meclisi ve dahâ birçok meclisler tarafından tedkîk edilip, her def’asında yeniden tertîb edilmiş, her def’asında ba’zı kısmlar tebdîl edilmiş, Ahd-i Atîkde bulunan ba’zı kitâblar çıkarılmış, ba’zı meclislerde red edilen ba’zı kitâblar ise kabûl edilmişdir. Fekat 930 [m. 1524] senesinde Protestanlık meydâna çıkınca, bu kitâblar tekrâr incelenmiş, yine değişiklikler yapılmışdır.

Bütün bu müddet zarfında, pek çok hıristiyan din adamı, yapılan terceme ve değişikliklere i’tirâz etmiş, kitâb-ı mukaddesin ba’zı kısmlarının ilâve edildiğini ileri sürmüşlerdir.

Yukarıda da bahs etdiğimiz gibi, İncîlin en eski şekli olan, İbrânîce nüshasından yanlış terceme edildiğini iddi’â edenler çok haklıdırlar. Zîrâ İbrânîcede (Baba) kelimesi, yalnız bir çocuğun kendi babası değil, aynı zemânda (Hürmete lâyık büyük bir şahsiyyet) ma’nâsına da gelmekdedir. Bunun içindir ki, Kur’ân-ı kerîmde, İbrâhîm aleyhisselâmın amcası olan Âzere (Âzer denilen babası) denilmekdedir. Çünki, asl babası olan Târuh ölmüşdü. Amcası Âzerin yanında yetişmiş ve o zemânki âdete uyarak, ona baba demişdi. Türkistânda, hürmet edilen, merhamet edilen kimselere de (baba) denildiğini,(Reşehât) kitâbındaki konuşmalar göstermekdedir. Biz türkçede de, (Ne baba adam!) diye bir kimseye duyduğumuz hayrânlığı ifâde ederiz.

Sesli Okuma
DEVAMBİTİR
(1/5) Okuma ayarları →

(2/5) Kitap ve sayfa numarası seçimi

(3/5) Bölümler arasında dinamik geçiş

(4/5) Önceki veya sonraki bölüm ve sayfalar
(5/5) Sesli okuma ve yazı takibi
15 saniye geri alabilme.